Geçmiş Olsun

Kötü günler gelir geçer.
 Sonra kötü günler gelir geçer ve sonra kötü günler gelir, geçer.
 Sonra kötü günler gelir.
 Geçer geçer.

...evet


içim serinledi
dişlerim uzadı
(ya da sızladı)
ve
karanlığın sırtına uzandım

kanım dolaşmıyor ağlıyordu adeta
içimdeki kan ağlaması gürleyen bir nehir

bütün ruhlar toplandı ellerime
parmaklarımın arasından karıştılar toprağa ve aya

güneş göz çukurumda kara bir leke şimdi
ne mutlu harekete
ne mutlu dolaşıma
varlığa

sürüp giden zaman
bir anlık nefes
dişlerimin arasındaki ıslık
dönüşüm
hiç durmadan

herşey en önemli- herşey en önemsiz,
ağlayan bir nehir
ağlarkenki his
serin karanlığa davet


evet..




sanat dediğin ölüm fermanımdır uçamazsam bir daha (beş yıl on yıl)


...olmadık zamanda bir kahraman
düzenli yaşamaya mahkum edildi.

bütün kahramanlıkların suç olduğu topraklarda bir kahraman
sıradan olana kadar örselendi

sıradan günler geçerken ,o, hafif hafif renk verdi.

küf gibi,

leke gibi,

pas gibi..

olmadık zamanlarda kahramanlar
arzularının rengine lekelendiler

örtmek için lekeleri,

toz ile,
duman ile
kirlendiler

olmadık zamanlardı
sıradan zamanlar
çekerken kahraman cezasını süper güçlerinin
dünya kendi etrafında ölüyordu..

...bi varken bi yoktu


...aynada gördüklerimi sahiplenmem boşuna
ya da fotograflarda

yeni bir şeyler yazmaya çalışıyorum özlemle
eskilerin yeni olduğu o anlara

dürüstlük, olmayan bir şey
"yokluk" başlığı altında

var oluştan bu güne
yansır daima varlık
yokluk aynasında

...ve Tanrı her şeyi görür.
ne bir sahtekarlık, ne de bir yalan
hiçbir şey saklanmaz ondan

O, mutlak dürüstlüktür.
O, mutlak yokluktur.

Kusursuzdur.

Işıksızdır.


geceleri yürüyenler
yola çıkmaktan çekinmezler
(kaybolmaktan da)

ne zaman ki sevgin tanrıtanımaz
rehin kalırsın varlık sahasında

s-us tura


...yazı mı tura mı
sus

tura

tırmalayan çırpınırken
tepeleyen düştü yola

önümüz ön
arkamız arka

bahsi geçen kişiler

hepsi burada

ateş almaya geldiler
ateşleri çıkmış elli altıya

gireceğimiz kapı aralık
oyalansak ya biraz daha

...oynar başlılar


...cehennem oyunları başladı
girişler yapıldı çoktan
herkes oyunda

üremenizi durdurabilirseniz
oyundan çekilebilirsiniz

güzel güzelliğinden

zengin zenginliğinden

güçlü gücünden vazgeçmeyecek

bu işten sağ çıkmayacak hiç kimse

insan bir şeyler üretir.
sonra da ölür.

erkekler ağlamaz.
surat da asmazlar.

...ölüleri soluyoruz



...her gün bir sürü düşünür
filozof ya da sanatçı ölüyor..
herkes önemli bir şeyler düşünmüştür bir vakit
ama anlatmamış;
belki utanmış
belki saklanmış
bir sürü dipsiz kuyu
geçip gidiyor
evrene yayılıyor..
sınırları koyanlar bunu kolaylık olsun diye yaptı belki ama
sınırlar ruhları boğazlıyor..
sınırları kaldırın
ruhunuz nefes alsın..
ve paylaşın korkusuzca

...sıradan insan hikayeleri 4-Kanatsız

...Hejar. Yedi yaşında. Küçücük. Çok hafif. Altıncı geldi aileye. Göze pek görünmüyor eğer yaramazlık yapmazsa.Yaramazlığı marifet sanıyor haliyle. Şöhrete giden yol yaramazlıktan geçiyor ne de olsa.
Uçmak istiyor Hejar. Yukarıdan geçen uçaklara hayran. Boynu ağrıyıncaya kadar seyrediyor. Hele helikopter. Daha yakın. Daha gerçek. Pilotlarını arkadaş belliyor kendine helikopterlerin.. Anlatıyor pilotların onu görünce selamlamalarını, kimse oralı olmuyor.Oysa müthiş bir şey bu: Uçan adamın selamı.
Neyse diyor. Uçurtmaya merak salıyor Hejar. Her sene baharda uçurtma şenlikleri düzenleniyor. Gidiyor o sene ama uçuramıyor. Küçücük. Çok hafif. Derken suratsızın teki yaklaşıyor ona. Adam hakikaten suratsız. Yüzü yok adamın. Memeleri de. İp topağını veriyor.
İki eliyle sıkı sıkı tutuyor Hejar.. uçurtma uçurmaya kilitlenmmiş. Başını kaldırdığında görüyor. Uçurtma değil bu. Bu bir ejderha.
Ejderhanın ipine asılı, uçuyor Hejar uluorta. Evlerin önce, çatıların, bulutların üstünden. Ceplerini bulut dolduruyor.
Aynı noktaya dönüyor. Suratsız alıyor ipi(yüzü olsa gülecekti sanki) Etrafına bakıyor Hejar. Kimse oralı değil. Küçücük ya. Çok hafif. Uçması doğal ne de olsa.

...doldur boşalt


...başlıklarım başımı ısıtmıyor
agır agır üşütüyorum

geçmişim günümü aydınlatmıyor
hafif hafif esniyorum

ileri bakıyorum ama göremiyorum
gözlerimi kısıyorum

planlar kuruyorum
sözler diziyorum

sevgilim yaklaşıyor

görüşüm sallanıyor
nefesim kesiliyor
titriyor bedenim sonra
...

yan yanayız
kontrolüm güç
ve beceriyorum
öpüyorum dudagından

sınırlar kalkıyor
heyecan serbest dolaşımda
salıyorum üzerine
bana ağır gelen ne varsa

... hafifliyoruz..

...bir çocuk şarkısı

...ak ciger kara ciger
otuz beşte teklerler
kalbimiz de yetmez
bu çocuk kırk beşte gider...

kırk beş elli beş fark etmiyor be anam
hayat yıllar sürüyor
ölüm bir an.

Sıradan İnsan Hikayeleri 3- Bünyamin-Yakın Geçmiş

...Büyamin. yirmi beşinde öldü. Yaşasaydı eger, otuz yedi olacak. Yirmi ikisinde bir eş, üç yaşında bir kız ve henüz yedi aylık,ana karnında, bir kız daha bıraktı geriye. Anası babası hısım akrabası cabası.
On altı metre yükseklikte elektriğe tutuldu Bünyamin. Kimi dedi üç bin, kimi dedi otuz bin volt yemiş.
Bünyamin hesap edemeden yediği voltu kömür oldu aniden. Aklına karısı gelebildi sadece. Sever miydi onu bu haliyle de sahiden?
Morgda gösterdiler eşine onu. Kızcağız korkudan bembeyaz kesildi. Öğürdü kokudan. Öğürülecek koku da değildi ki yanık kokusu.
Ertesi gün gömdüler Bünyamin'i. Haykıracak oldu: Bir şans daha.. daha bitmedim ben. Öldüm ama bitmedim. Bütün bu olanlar sadece kaza! Ama sözü geçmiyordu bedenine. Bedeni kapkara.
İlk ay ziyaretçisi çoktu. Affedenler, af dileyenler, İtiraf edenler, özleyenler... Hepsi kendi derdine düşmüştü aslında. "Ulan!" diyordu Bünyamin. "Ulan benim mezarda olan, daha beteri mi var?"
Her gelen mezarın dışına bir şeyler yapıyor, bir şeyler bırakıyordu.Bünyamin mezarın dışında ne var, göremiyor, bilmiyordu.Oysa herkes mezarın dışıyla ilgileniyordu. Hiç biri kömür olmamıştı ya Allah'a şükürşükürdü. "Ulan bari bunu söylemeyin allahsızlar!" diyordu Bünyamin. Bir türlü söyledikleri sese dönüşmüyordu. En çok da yaşlılara kıl oluyordu.
Günler,aylar, yıllar geçirdi Bünyamin mezarda.Üç yaşındaki kızı babasını halen hatırlıyordu yaşı altı olsa da. Ve neden burda olduklarını anlayamıyordu. Babası yoktu ki ortalıklarda. Bünyamin en çok da onunla konuşmayı arzuluyordu. Özünden dökülen, Özünü taşıyan ve büyüten biricik varlığıyla. Derken küçük bir el gezindi mezarın üştündeki toprakta. Büyük kız babasını tanıyor, bir mermerin içine doldurulmuş toprağa, "babam!" diyemiyordu. Oysa küçük olan, Bünyamin'in hiç görmediği,bilmediği,sesini bile işitemediği kızı- onu evvelinde teyzesine bırakırlardı mezara gelmeden- babasını ilk kez görüyor ve onu bir mezar sanıyordu.
Tanıdık bir sesti Bünyamin'in duyduğu. Tanıdık ama yeni. "Baba bana adımı sor!" diye fısıldadı. Bedenini yıllarca sıkı sıkıya kavrayan ruhu Bünyamin'in, bıraktı. Rahatladı ve dağıldı doğaya.. ordan oraya.
Her yıl ziyaret zamanlarında toplanır Bünyamin'in ruhu ve girer mezarın karanlığına. Geride bir şey kalmadığını; geriye bir şey bırakılmayacağını bilse de.
...Bünyamin. Yirmi beşinde öldü. Yaşasaydı eger, yaşı otuz yedi olacak.


solucanlar kefen tanımaz
çoğunuz ihtiyar girecek toprağa
pörsümüş (bayat)
kiminiz genç
diri(taze)
hepiniz çıplak

sıradan insan hikayeleri 1- Serkan: Yolda Yürümek


...Serkan'la birlikte düşmüştük uyuşturucuya. Ben indim bir kaç durak sonra, Serkan devam etti.
Sen de in dedim bağırdım. Duyuramadım. Uzaklaşmıştı. Unuttum bir vakit Serkan'ı. Hatırladım sonra yeniden. Adapazarı'nda okuyordu. Okuluna gittim bekledim. Sordum soruşturdum.Öğrendim. Okula pek gelmiyordu. Bekledim. O gün geldi. Değişmişti. Tanıdım. Sıradan başladım muhabbete:"Nerelerdesin, neler yapıyorsun?!?" sıradan sorulardı. Reflektif. "Tibete gideceğim." dedi. "Kopmuş!" dedim. "Nasıl gidecek ki, neyle?" diye düşündüm. Neden bilmem rahatladım. Sanırım kendimi rahatlattım. Ayıkmadım. Ben kendi derdimdeydim. Düştüğüm dert benimdi. Serkan diye değil; derdim diye oradaydım. Sağırdım. Kördüm. Uykusuzdum. Döndüm.
Serkan inanmıştı. Ben dönmüştüm. Üç gün geçmişti. Haber ulaştı bana: Golden shot.. Serkan Tibet'e yerleşmişti.

...oyun(cu)


...bomboştu etrafımız
hep birini aradık

biri geldi
buldu bizi
suratına bakmadık

yaşamadık
doğru zamanı kolladık

zaman geldi çattı
biz orada olmadık

aç kaldık
dışarılarda ekmek aradık

önümüze sofra kuruldu
bir lokma bile almadık

hava karardı
karanlıkta çalıştık

aydınlandı hava
ayrıntılara takıldık

iklim değişti kuraklaştı
taşın suyunu çıkardık

bulutlar geldi tekrar
yağmurlu havalarda sokağa çıkmadık


...bir kahramanlık hikayesi

I.
...gunesten uzak bir diyarda, fungustan olma bir ormanda bir acayip insan yasardi.Tata karanliktan korkardi.Tata derin uykudaydi. arkadasim Üstem diye titredi sesi Tatanin ormanin sesleri arasinda. arkadasim Üst e e m..yinelendi tatanin sesi korku dolu ormanin bir kuytusunda. cagrisini tekrarladi kucucuk tata, arkadasim üstem'e zifirin katranin tammda tam ortrsindaa.
karanlik aralanir, Üstem parildardi.Tatanin gozu Üstem'e alismamis mantarlara bakardi. kirmizi, beyaz kok rengi mantarlar her yanda salinmaktaydi. gulumserdi Tata nese ile gozlerini kirpistirip. sonra esnemeyle karisik bir tonda :
-arkadasim üsteem:))
-efenndimm tata?)
-yine mi ruya?\
-evet tataa:{
-bu sefer bitmesin ama?!
-basladi ya bitmeli sonunda!
-korkuyorum ben burada yalniz olmaktan, kucucuk kalmaktan!
-e iste o yuzden uyudun ya tata: uyu ki buyu diye. Hatirla!!!
- dur hatirlatma! unutursam buyutmem belki o kadar da?!
- tamam onu hatirlatmam ama...
-hiimm anladim sona geldik galiba?!
-hiiim evet bitti bu ruya.
-ne dersin bi iyi geceler opucugu koysak mi sonuna???
-tataaa!!!
-tamam kizma ama sen benim kahramanimsin ya...
-hadi tata devam et uykuya,uyu ki uyanasin. belki uyandiginda kahraman sen olacaksin!?
-ama
-ama
-ama ama misil misil...
tatanin arkadaslari hayalleri ruyalari vardi;kahramanlari,kahramanliklari..iste bu yuzden yasayabildi kapkara kara karanliklarda. ama yinedee...

YazarKasa
II.



..minnacık bi kız yaşardı kocaman bi ormanda.. korkardı, konuşmazdı, 
gülmezdi,aglamazdı.. anlam veremezdi kocaman ormanın yalnızlığına.. bilmezdi 
garip yaratıkların konuştuğu dili..
-'arkadaşım Üsteem..' dedi karanlık bi sabahta, onun dilini konuşan tanıdık 
bir ses..
-'tata!'
gülümsedi somurtan kız.. aydınlandı ormanın küçük bir bölümü...
kayboldu korkusu yavaş yavaş.. önce rüya gördüğünü sandı ne işi vardı 
tatanın bu ormanda..
-'yinemi rüya?'
--'hımm' dedi kendine 'bu tatanın rüyası..'
-'evet tata'
bir yerlerden hatırladığı sıcak güvenilir günlerin havası vardı rüyada 
insana mutlu hissettiren.. özlediğini farketti bu duyguyu, bu muydu eksik 
olan ormanda? cevaplayıp sorularını sakince
yumuşacık uykunun derinliklerine bıraktı tata'yı, uyusundu yorgundu belli ki 
o da..
ama.. biraz daha mı aydınlıktı sanki sabah :)

Cocostar
...devam eden bir öykü bu. En az sizin kadar sıradan insanların kahramanlıklarını anlatan, ama kısık sesle,duyabilene. 

xxx


...sen benim mutluluğumsun
güneş aydınlığına özenir
sen benim sakinliğimsin
topraklar yoluna secde eder
sen cansın bana
yaşayanlar sana iman eder
güzelliksin gözlerime
gökyüzü bütün maviliğiyle sana selam eder
bulutlar alamaz gözlerini yalnız seni seyreder
sen benim huzurumsun
rüzgar senin şarkını söyler
ilhamımsın benim
anlam senin dillerinde kendini var eder
kara bir gülsün
kapkara
ışıl ışıl
pırıl pırıl
mübarek

özlemim
emelim
aşkım
gerçeğim
ömrüm senindir
tut onu bir ucundan